11 Aralık 2012 Salı

Opus Dei

Evet başlıktan da anlaşılacağı şekilde bu yazımızda Katolik kilisesi'nin ve Vatikan'ın en gizli ve güçlü olan adı bir çok komplo teorisi'ne karışmış,Kutsal Katolik Mafyası olarak ta bilinen Opus Dei tarikatına değinicez.Artık çoğu kişi zaten Katolik kilise'si ve Vatikan'ın daha doğrusu Hristiyanlığın insan eliyle oluşturulmuş bir din olduğunu iyi kötü bir şekilde biliyor.Hani şu Dan Brown var ya ''Da vinci şifresi'',''melekler ve şeytanlar'' kitaplarının yazarı,aynı zamanda illuminati'nin bir numaralı adamlarından biri olan bu şahıs zaten kitabında bazı şeyleri o güçlerin izin verdiği derece de insanlara belli olmıycak şekilde İlluminati'nin Hristiyan dinini ve Vatikanı tamamen kontrol altına aldığını bizlere alttan alttan hissettirmeden anlatmıştı.Bu adamların amacı kendi amaçlarına hizmet eden kendi belirledikleri dil,din ve ırktan oluşan tek bir dünya devleti kurmaktır.Bunu gerçekleştirmek için ise doğal olarak yapmaları gereken şey dünyanın tamamen istedikleri şekilde bölünmüş bir vaziyette olmasıdır.Kaos ortamı yaratmak bu adamların en önemli ve değişmez kurallarındandır..Çünkü insanları tek bir dünya devleti altında toplamak için ilk önce onları bölmeleri sınıf,dil,din ve ırk bahaneleriyle ayırmaları gerekmektedir.Bu bölünmeler aynı zamanda onların kendi kurtarıcı dinlerini insanlara kabul ettirmeleri aşamasında da çok faydalı olucaktır.Ancak bu '''yeni dünya dini'' konusuna daha sonraki yazılar da değinicez şimdilik bunu bir kenara bırakalım ve konumuza dönelim..



Evet...Opus Dei..Nedir bu Opus Dei? 2 Ekim 1928'de Madrid'de kurulmuş olan ''görünürde'' aşırı sağcı bir katolik örgütü...


İşte buda bizim Opus Dei'nin kurucusu abimiz Jose Maria Escriva de Balaguery Albas.İsminde hayır yok bu herifin lan okuyana kadar yaşlandım.

Şimdi diyceksiniz ki bunlar kim ki olum böyle uzun uzun araştırma yapıpta yazı yazıyosun Hristiyanlığın bir mezhebi işte??? Hemen açıklıyım gardaşım...2.8milyar dolarlık serveti,600medya aracı,15Üniversitesi,97teknik okulu,36İlköğretim okulu bulunan bir örgüt bu..


Ne oldu??? Kurudun kaldın birden hadi ötsene lan yine işgüzar??? Dur...Durr...Daha bitmedi.İngiltere Milli Eğitim Bakanı,Polonya hükümetinde görev yapan 3bakan,Perulu 2bakan,ABD Anayasa Mahkemesi'nin 2yargıcı,Amerikan kongresi'nin onlarca üyesi,eski FBI başkanı Louis Freeh ve FOX televizyonu'nun yorumcusu Robert Kovak Opus Dei'ye bağlı olan kişiler.


Evet dönelim tekrar Opus Dei'ye..Bu Opus Dei'nin kurucusu kimdir nedir neyin nesidir merak ettim girdim internetin bir altını üstüne getirdim ve karşıma çıkan sonuçlar nedense beni hiç ama hiç şaşırtmadı.Bu Opus Dei'nin kurucusu olan adam Jose Maria gelmiş geçmiş en büyük ırkçı ve faşist hareket lideri Hitler'in destekçisi ve aynı zaman da 2.dünya savaşı dönemindeki İspanya'nın faşist lideri Franko ile de çok yakın bir ilişki içinde olduğunu öğrendim.Bunları ben uydurmuyorum tarihi gerçekler bunlar.Araştırın bakın gelin... ehehe :) Neyse konuya dönelim.Opus Dei hepimizin anladığı gibi çok güçlü bir örgüt.Hatta öyle güçlü bir örgüt ki Opus Dei'nin Madrid'teki 4katlı binasının hemen bitişiğinde bir tane daha çok katlı bir yapı bulunmakta.Peki tahmin edin bu yapı kime ait???İspanya Genel Kurmay Başkanlığına ait.Zaten bina öyle bir güvenlik ağıyla korunuyorki böylesine bir güvenliğin olduğu bir yerde askeri bir binanın olmaması söz konusu bile olamaz...Bu örgütün şimdi uluslararası politikalara,istihbarat savaşlarına ve daha bir çok şeye olan etkisini siz tahmin edin..Ayrıca endüstri sanayisinde'de aşırı derece güçlü kişilerin üyesi olduğu bu örgüt günümüzde hala etkin bir biçimde faaliyet göstermektedir..

Bir de bu Opus Dei tarikatının bazı ritüelleri var.Acıya aşırı derece direnç göstermek için yapılan ritüeller el ve ayak bileklerine çivili zincirler takılıp kendini kırbaçlama bu ritlerden bazıları.Amaç ise İsa'nın çilesini kendilerinede yaşatıp bir nebzede olsa onu anlamakmış.Mazozşistmisiniz olum siz napıyosunuz lan??? Seni Yaratan sana verdiği bedene eziyet çektirmeni istermi?Tam aksine o sana o bedenin sana emanet olarak verildiğini bir gün zamanı geldiğinde geri alacağını ve sana bıraktığı gibi o emanete sahip çıkmanı onu korumanı sağlığına zarar vericek şeylerden uzak durmanı ister.Sen ise al bunu tam ters bir ideolojiyle sür piyasaya İsa'yı anlamak de tanrıyı anlamak de yedir gitsin anasını satıyım.İşte böyle bir durum var ise ben bunun altında illuminatiyi ararım arkadaş...Yaslan arkana sıkı tutun gösteri yeni başlıyor....


Opus Dei tarikatının en önemli ve hatta ana felsefesi ''ibadet ve çalışma''dır.Onlara göre Evren tanrının eseridir,onun eylemi ve çalışma ürünüdür.Bu sebeple de çalışmak,bir şeyler üretmek kutsal ve tanrısal bir olaydır.Sadece bu cümle içerisinde bile bu işte bir tuhaflık olduğu anlaşılabilir.''TANRISALLIK''...Evet insana vatfedilen bir özellik olarak çıkıyor karşımıza.Tıpkı İsa'nın çarmıha gerildikten sonra tekrar canlanıp Tanrı seviyesine ulaşması kendisine tanrılık adanması gibi.Bildiğiniz üzere bu insana tanrı'lık veya tanrısallık vatfedilen türde olaylar antik yunan dinleri,antik mısır dinleri ve antik iskandinav dinlerinde gerçekleşen bir olay.Yani pagan dinlerinde..Şimdi bir de bu Opus Dei'nin kurucusuyla ilgili bir konuya dikkat çekicem.Bu Escriva abimize öldükten 27yıl sonra azizlik ünvanı veriliyor.Azizlik ünvanı hristiyanlık'ta şahısın vefatından bu kadar kısa bir süre içinde normalde verilmez bu bile nadir olan bir olaydır.Hadi geç bunu,azizlik ünvanı yaşamı boyunca bir takım mucizeler getiren din büyüklerine verilen bir ünvandır hristiyanlıkta.Mucizeler de bildiğiniz üzere normalde peygamberlerde gerçekleşen ve Tanrı'nın izniyle oluşan olaylardır.Zaten bu Opus Dei'nin kurucusu da böyle bir örgütün kurulmasının gerekli olduğunu bir takım vahiy tarzı yollarla öğrendiğini iddaa etmiş.Evet örgütün tarihi hakkında sanırım bu kadarlık bir bilgi yeterli olucaktır..


Baktığımız zaman örgütün ana çekirdeği dışında bir de kollara ayrılmış bir biçimde aşırı derece de güçlü insanlar tarafından bulundukları konumlara göre yönlendirildiği görülmektedir.1930'larda Opus Dei binalarında bazı masonik ve kabbalacı simge ve semboller bulunduğu,ve binalardan içeri girenlerin değişik güzel bir kokuyla karşılandıkları söylenmiştir.Üyelerin değişik bir ritüelde ellerini arkadan bağlayıp kendilerini çarmıha gerip kırbaçlayıp kanlarını akıttıkları iddaa edilmiş.Kilise içerisindeki bu oluşan iddaalar daha sonra dünyaya'da yansımış ve çeşitli birimler Opus Dei'yi tehlikeli ve gizli bir örgüt olarak belirlemişlerdir.Aynı zamanda Opus Dei'nin kurucusu Jose Maria'nın da küçük yaştan itibaren mistik ve gizemli olaylarla tanındığı bilinen bir gerçektir.


Bu resim Opus Dei örgütüne ait olan bir kilisenin resimi.Gözünüze çarptımı bilmem ama yerdeki damalı zemin bana gayet bilinçli yapılmış gibi gözüktü.

Bilindiği üzere damalı zemin başka alemlere geçiş için bir aracı olarak kullanılan masonik bir ritüel gereksinimidir,bütün mason localarında ve Hristiyan kiliselerinin büyük bir çoğunluğunda damalı zemine rastlamak mümkündür.




Şimdi çok ilginç bir noktaya dikkat çekicem.Bu Opus Dei'nin sembolü ve Masonlukta 25.dereceyi temsil eden ''knıght of the brazen serpent'' yani ''Tunç yılan şövalyeleri''nin sembolü arasında ki benzerlik dikkatimi çekti ve bu konuyu güzelce bir araştırdım.Hemen altta Opus Dei'nin sembolü ve onun altında da masonluğun 25.derecesini temsil eden ''knıght of the brazen serpent''in sembolünü görüceksiniz.

Opus Dei örgütünün sembolü.

Masonluğun 25.derecesindeki Knıght of the brazen serpent ünvanının sembolü.


Evet sanırım uzun uzun açıklamaya gerek yok.Görüldüğü üzere Opus Dei örgütü ve masonluk arasında bir ilişki olduğu açık bir şekilde ortada.Şimdi gelelim işin can alıcı kısımına..Bahsettiğim üzere Opus Dei aşırı sağcı bir katolik örgütü.Dünya üzerinde bugün sağ ve sol arasındaki çatışmanın yegane temeli aslında burda da bir bölücülük mantığının kullanılmasıdır.Ne tesadüfdür ki Sağ ve Sol denen bu iki kavramın en çok etkinlik gösterdiği dönemler de Fransız ihtilali'nin yapıldığı ve tarih derslerinde ballandıra ballandıra anlatılan o meşhur ''Aydınlanma Çağı''nda olmuş olmasıdır.''Aydınlanma''...Tıpkı kabala ağacında olduğu gibi.



Kabala ağacı yani tree of life'ta toplam 10tane konum bulunmaktadır.Bu 10.nokta tanrıyı temsil eder,luciferian felsefesinde 10.noktayı saymayıp 9dan 11e atlamakta şeytanı temsil eder.Işığı getiren ibaresi de zaten masonlarca çok kullanılan bir ibaredir ki Fransız ihtilalinin gerçekleşmesinde en büyük rolü oynayanlar illuminati üyesi olan kişilerdir.Kelime anlamında İllumi aydınlanmış anlamına gelir.Nese şu anda konumuz bu olmadığı için burayı kesiyorum ve konuya dönüyorum.





Bir aralar Opus Dei örgütüne bağlı olarak yayında bulunan bir derginin bazı bölümlerinde Hz.Muhammed'in cehennemde yandığını tasvir eden bazı karikatürler yayınlanmıştı.Ahlak kuralları gereği o karikatürlerin resmini ben burda paylaşmıycam.Ha benide sakın ne aşırı dinci sanın nede dinsiz bilin.Ben insanları ayıran her türlü kavrama karşıyım inanan inanır inanmayan inanmaz karşı kişinin inancına bir saygısızlık olmadığı sürece de (tabi bu tür sapkın inançlar değilse) kimseye karışma hakkımız yoktur ki zaten ben ne hristiyanlara ne yahudilere ne de bir başkasına düşmanım,kendi halinde saf bir biçimde inanan insanlar benim gözümde aksine çok değerlidir.İnancımda benle inandığım şey arasındadır.O yüzden böyle bir ahlaksızlığın resmini zaten paylaşmam hiç bir şekilde.Evet dediğim gibi bu karikatürlerin yayınlanmasının ardından örgütün ne olduğu ortaya çıktı.Bu örgüt için büyük bir sorun gibi gözüksede aslında bu onların bilinçli olarak yaptıkları bir işti.Bir düşünün allah aşkına bu kadar güçlü bir örgütte böyle bir olay bazı örgüt büyüklerinin bilgi ve alakası dahilinde olmadan yayınlanabilir mi???Tabi ki yayınlanamaz.Şimdi diyceksin ki bunu nasıl göze aldılar?Çok basit.Çünkü adamlar yaptıkları bu işi kendilerinin yapmadığını göstermek için karikatürler yayınlandıktan sonra derginin kendilerinin himayesi altından çıktığını  Opus Dei'nin müslümanlığa karşı herhangi bir düşmanlığı olmadığını anlatan bir sürü demeçler veriliyordu örgüt tarafından.Hatta ve hatta Buenos Airis'de hristiyanlığı tercih eden müslüman bir ailenin vaftiz töreninde de bizzat bizim bu Opus Dei'ci abilerimiz yer alıyor nedense...



Bakın şimdi çok değişik bir noktaya daha değinicem yüksek müsadenizle..İlluminati olarak adlandırdığımız devletler üstü gizli dünya imparatorluğu örgütünün senelerdir kullandığı bir yöntem vardır oda;bir şirketi,bir örgütü veya kuruluşu kısacası aklınıza gelebilicek her türlü oluşumu kendi istek ve çıkarları doğrultusunda yönetmek için ''örgüt içinde örgüt'' diye adlandırabilceğimiz bir yöntem kullanırlar.Yani bir oluşumu arka plandan yönetmek için oluşumun prensiplerine sahip başka bir çok küçük mini minnacık zararsız gibi görünen oluşum yerleştirirler.Opus Dei ilk başlarda katolik mezhebine dahil laik iş ve meslek sahiplerini bir araya getirerek papa cenaplarına vatikan dışında destek olmak ve iyi eğitim görmüş elit bir kadro oluşturmak amacıyla kurulmuştu.Ama daha 85 senelik bir örgüt olmasına rağmen şu anda vatikan'da en etkili olan örgüttür..


Ve başka bir ilginç nokta daha; onlara göre papa'nın kimliği,Kilisenin'de,Papa'lık makamının da üstündedir.Yani papa onların gözünde bir nevi kutsal önder,tanrısal olan ve tanrı seçtiği için bakın üstüne basa basa tekrar söylüyorum özü TANRISAL olandır.Ve bu yüzden Opus Dei,böyle olağanüstü bir kişi tarafından temsil edilen Vatikan devletini yüceltir ve kiliseyi ikinci planda tutar.Haydaaa ne oldu lan hani nerde baba oğul kutsal ruh hepimiz gardaşız,hani sizin işiniz gücünüz dininiz ve kilisenizdi? Bak şimdi nereye geldik..İşte bu ve bunun gibi insana tanrısal vasıflar veren bütün mitlerin kökeni pagan dinlerinden gelir.Hristiyanlık ve pagan dinleri arasındaki benzerlikleri zaten bir saymaya başlasam bu yazının bütün konusu değişir o yüzden bunun hakkında sadece bir kaç bilgi verip bu konuyu ilerleyen zamanlarda ki yazılara bırakıcam.Şimdi incilden bir kaç tane ayeti alıntı yapıcam bunlar kesinlikle uydurma değildir belirttiğim ayetleri incili açıp bakıp içinde de bulabilirsiniz;

Yu 6:53 İsa onlara şöyle söyledi;size doğrusunu söyleyim,insanoğlu'nun bedenini yiyip kanını içmedikçe sizde yaşam olmaz..
Yu 6:54 Bedenimi yiyenin,kanımı içenin sonsuz yaşamı vardır ve ben onu son günde dirilteceğim..
Yu 6:55 Çünkü bedenim gerçek yiyecek,kanım gerçek içecektir.
Yu 6 56 Bedenimi yiyip kanımı içen bende yaşar,bende onda...

Evet gerçekten de çok tuhaf sözler bunlar ben okuduğum zaman tüylerim ürpermişti.Tüylerimin ürpermesi burda yazan tuhaf şeyler değil,direk aklıma gelen yunan paganlarının dionysos ayini olmuştu.Dionysos'cularda bir hayvanı öldürüp etini yiyip kanını içerek dionysos'u sembolleştiriyorlardı yani onun etini yiyip kanını içiyorlardı buda onlar için bir tür arınmaydı.İlginç olan şey ise bugün kiliseler de bu dionysos geleneği devam etmektedir.İsa'nın etini ekmek,kanını da şarap olarak imajine eder ve bu ayini gerçekleştirirler.Bu ve buna benzer bir çok hristiyan geleneğinde pagan dinlerinin izlerini bulmak mümkündür ama dediğim gibi bu konuya başka bir yazıda değinicez.Şimdi konumuza geri dönelim...


Opus Dei ile ilgili bir kaç yazar ve araştırmacının söylediklerini de sizinle paylaşmak istiyorum.İsviçreli parlamenter ve toplum bilimci Jean Ziegler:''Opus Dei kendisiyle terörizm kadar mücadele edilmesi gereken,gizli çalışan aşırı sağcı bir harekettir.'' İngiliz araştırmacı Michael Walsh:''Bu örgüte Opus Dei (Tanrı'nın İşi) değil,Actopus Dei (Tanrı'nın Ahtapotu) denilmelidir.'' Ve ilginç bir nokta daha Opus Dei'nin daha başlangıçta bir takım güçler tarafından desteklendiğinin bir başka kanıtı da; bırakın katolik olmayı,hristiyan bile olmayan ortakları kuruluşa kabul etmek için 1950 yılında Katolik kilisesinden izin alabilen ilk kuruluştu.Bu örgütün temel felsefesi; bir rahip veya keşiş tanrıya ulaşabilip onla bir ve bütün olabilirken,bir çöpçü veya bir postacı da aynı şekilde bunu yapabilirdi.Bakın burda gösterilen şey ile algılanan şey arasında çok fark var.Onlar masum imajını vermek için size hepimiz insanız eşitiz hiç birimiz diğerinden üstün değil gibi idealist sözler üzerinden insanların bilinçaltına çok farklı bir şey yerleştiriyorlar..İnsanı tanrısallaştırma..


Evet dediğimiz gibi Opus Dei örgütünün de başta Antik Mısır'da olmak üzere pek çok eski medeniyette var olmuş olan insanı tanrısallaştırma kültüne sahip olduğunu,Katolik kilisesi ve Vatikan Devleti içindeki en gizemli ve en tartırşmasız güç olduğunu aynı zamanda bu örgütün tamamen İlluminati vasıtasıyla Vatikan'ın içine yerleştirildiğini,dünya siyasetini tıpkı bir ahtapot gibi sarmış olduğunu İngiltere Milli Eğitim Bakanın'dan,eski FBI başkanına kadar üyeleri olduğunu ve dünya üzerinde milyonlarca bu manyak heriflere inanan insanlar bulunduğunu öğrenmiş olduk.Şimdi gelelim en önemli soruya;bu kadar radikal fikirlerle yaygınlaşmış,dünya siyasetini böylesine sarmış bir örgütün başı kim?

Örgütün başında olan kişiyi satır aralarını okuyunca ve bir kaç parçayı da birleştirince anlıyoruz.Hatta örgütün başının arkasındaki isimleri de görebiliyoruz tabloda.Dikkatlice okuyun bu kısmı;



                                                            Papa XVI.Benediktus.
                                                   Alman adıyla Joseph Alois Ratzinger

Evet beyler,bayanlar eleman bu.Şimdi bu adamla ilgili bir kaç şey den bahsedicem size ve olayı kavrıycaksınız.Bu papa XVI.Bilmemnetutdiktus kadın haklarına,homoseksüelliğe,diğer dinlere ve hatta Avrupa birliği'nin genişleme süreci içinde müslüman devletlerle (özellikle Türkiye) olan ilişkilerine verdiği tepkilerle tanınan aşırı derece ırkçılık,bölücülük ve insan ayırma kriterlerine sahip bir adam.İşin ilginç yanı şimdi diyceksiniz ki;ee arkadaş bu herif nasıl tanrının yeryüzündeki elçisi böyle faşist elçi mi olur?İşte zaten işin ilginç yanı da Almanlar da dahil olmak üzere bir çok katoliğin,daha evrensel değerlere sahip anlayışlı ve hoşgörülü papa adayları varken nasıl bu elemanın seçilmiş olduğunu bilmiyor...Ve gel bak gel yaklaş şimdi nereye geldik;bu adam 14 yaşındayken aynı zamanda Hitler'in gençlik koluna üye olup nazi ordusuna hizmet etmiş bu abimiz.Bilmeyenler için söyliyim bu arada Hitler dediğinim adamsa Thule örgütünden çıkma İlluminati ve İlluminati'nin en üst seviyelerinde yer alan bazı para babası ailelerin ortaya attığı şarlatandan başka bir şey değildir.Burda bizi ilgilendiren kısım Thule örgütünün İlluminati ile olan bağlantısıdır.Bilindiği üzere Thule örgütü de ezoterik bir örgüttür.Eee malumunuz ezoterik kelimesi geçince içinde İlluminati bağlantısının olmaması da imkansız oluyor.Tüm bu sebeplere rağmen hiç kimsenin bilmediği çok gizemli bir biçimde Ratzinger katolik kilise'nin başına gelmeyi başarıyor..Bu da bilindiği üzere başta söylediğim konuya getiriyor olayı ''Örgüt içinde Örgüt''...

   
           Gördüğünüz üzere adamlar bizim şu anda inandığımız,gördüğümüz,duyduğumuz ve hatta inanmadığımız,görmediğimiz,duymadığımız da olmak üzere bütün değerleri istedikleri gibi gizli bir biçimde yönetiyorlar,sen buna istersen inan istersen inanma bu bana bir şey kazandırmaz ancak sana çok şey kaybettirir.Ve ne kaybettirir söyliyim mi sana? Senin özgürlüğünü,senin özgür iradeni kaybettirir.Artık öyle bir hale geldik ki bırakın bundan 30 40 sene sonrasını bir sonraki gün bile umurumuzda değil.Bugün bitti,aç kalmadın,susuz kalmadın veya herhangi bir şey olmadan bitti ya nasılsa salla gitsin.Tabi sen sallamaya devam et bakalım,bir gün bu adamlar kendi istedikleri zemini tam anlamıyla hazırladıklarında ki tahminimce çok fazla bir şey kalmadı buna işte o zaman şu anda da sahip olamadığın aynı zaman sahip olamadığını farketmediğin özgür iradeni,o zaman tamamiyle yitirip aynı zaman da bunu yitirdiğinin de farkında olucaksın..Eğer bir nebze de olsa söylediklerimden bir şeyler anladıysan hiç bir şey yapamasan dahi benim yaptığım gibi sende bir başkasını bilinçlendir.Ve unutma günü geldiği zaman bu düzenleri başlarına yıkılıcak ve buda sen ve senin gibi koyun olmayıp sunulanı aldıktan sonra köşesine çekilmeyen sorgulayan araştıran ve özgür iradesiyle kararlar verip düşünen,düşünebilen kişiler sayesinde olucaktır..



Neyse lafı daha fazla dolandırıp uzatmayalım.Opus Dei örgütüyle ilgili yazımızın sonuna geldik gençler.Sanırım az da olsa yavaştan bir giriş yaptık İlluminati ve alakalı kuruluşlarla ilgili konulara.Bundan sonra da araştırmalara devam edicem bir dahaki yazıda görüşene dek kendinize iyi bakın ve UYANIN...


     




















6 Mart 2012 Salı

Başlangıç

Öncelikle şunu söylemeliyim...Bu blog'da yazdığım şeylere konuyla ilgili yaptığım tespit ve çalışmalara ister inanın ister inanmayın,orası size kalmış.Ancak yaptığınız yorumlara inansanız da inanmasanız da sınırı aşmadan yorum yapmanızı istiyorum ben fikrimi söylüyorum saygı duy sınırı aşma ashabımı bozma benim... Şöyle yavaştan bir giriş yapmak istiyorum.Çoğu kişi illuminati adı altında olan yazıları okuyor,programları izliyor,internetten araştırma yapıyor,kimiside benim yaptığım gibi sessiz kalmak istemeyip bir blog açıyor ve insanları uyarmaya çalışıyor...Ancak insanların büyük bir bölümü bu konuya ya komplo teorisi diyor,yada illuminatinin istediği şekilde sadece verileni almaya programlanmış bir robot gibi umursamıyor;''kardeşim ben kendi derdimdeyim bana dokunmayan yılan bin yaşasın'' mantığıyla hareket ediyor.İşte lafım o ''komplo teorisi'' ve ''bana dokunmayan yılan bin yaşasın'' diyenlere...UYANIN...


Şimdi arkanıza yaslanın,sevdiğiniz müzikleri açın,alın kahvenizi veya çayınızı elinize,kullanıyorsanız yakın bir sigara ve pür dikkat okumaya başlayın yazdıklarımı...


Bir düşünün bakalım...Yaşadığımız dünyada bugün itibariyle 7milyara yakın insan yaşıyor.Ve bu 7milyar insanın yüzde 80'i Fransız ihtilalin'den bu yana yürürlüğe geçmiş olan bir planın esareti altında hayatlarını büyük bir zorluk ve mücadele içinde sürdürmeye çalışıyor...6-7 yaşından itibaren verileni almaya zorlanan televizyon ve medyada görülenden başka ne olup bittiğini sorgulamayan bir toplum var karşımızda...Şimdi bunları koyun bir kenara ve şunu düşünün;Bir güç var bu dünya üzerinde...Bu öyle bir güç ki bütün medya,sosyal kuruluşlar,bilimsel kuruluşlar ve hatta hükümetler bile onların çizdiği yol doğrultusunda hareket ediyor..Ve bu güç bir kaçtane sapık,luciferian felsefesine hizmet eden aile tarafından oluşuyor...Şimdi bu güçte dursun aklınızın bir kenarında tekrar günümüz dünyasına ve topluma dönelim...Luciferian felsefinde en önemli unsurlardan biri cinselliğin en sapık şekillerinin onlar için ibadet olarak görülmesidir...Baktığımız zaman bugün toplumda çocuk yaşta denilecek bireylerin bile cinsel dürtüleri aşırı derece yüksek konumda...İnsanlar televizyon ve medya aracılığı ile küçük yaştan itibaren sübliminal mesajlar,klipler ve medya unsurları aracılığıyla cinselliğe ve sapıklığa itiliyor...Baktığımız zaman bugün erkeklerin hemen hemen yüzde yüzünün abaza kızların da büyük bir çoğunluğunun azgın olmasını açıklamanın başka bir yolu varsa bunu bende duymak isterim...Ayrıca bu sapıklık öyle bir seviyeye geldiki hayvanlarla ilişkiye girenler,ensest ilişki,hemcins ilişkiler aldı başını gidiyor...Bu saydıklarımın bir çoğu ''pagan'' dinlerinde olan sapık adet ve geleneklerdir..Şimdi tekrar o ''Güç'' meselesine dönelim...Dediğim gibi bugün dünyada 7milyar insan yaşıyor.Siz şimdi o güç olduğunuzu düşünün ve şunu söyleyin bana;Senin iş gücünü oluşturan,amacını yerine getirmeni sağlıyan bu 7milyarlık insan nüfusunu kendini açıklıyıp deşifre edip karşına almayı göze alabilirmisin?Bunun cevabı tartışmasız HAYIR...Çünkü ne yazık ki bugün günümüzde bu adamların amaçlarına adım adım yaklaşmasını sağlıyan şey bu 7milyarlık insan nüfusu...Bazıları da diyorki;Peki madem bu adamlar bunu göze alamaz neden medya'da veya orda burda işaretler,semboller vb. şeylerle kendilerini ifşa etsinler ki diyorlar...Bunun sebebi dünyanın bugün gelinen nokta da artık yavaş bir biçimde zaten onları kabullenicek bir beyin yapısına sahip olmaya başlamasıdır...Dedim ya Fransız ihtilali'nden bu yana yürürlükte olan bir plan bu...Bu adamlar bizim hükümetlerdeki gibi 5senelik 10senelik kısa vadeli planlar yapmıyorlar...Asırlık planları olan adamlar bunlar...Senelerce insanları zaten istedikleri beyin yapısına getirmeyi başardılar medya ve vb.silahlarla...Artık yavaş yavaş biz burdayız böyle bir güç var ve sizi yönetiyor demeye başladılar...


Kısacası bu yazıyı okuyan,bir zerre de olsa okuduktan sonra kafasında şüphe oluşan,bu ve bunun gibi bloglar açan kişiler oldukça bu adamlar asla kendilerini tamamen deşifre etmezler.Durum bugün onların lehine olduğu için yavaştan alttan alttan biz burdayız diyorlar senelerdir...


Peki iyi güzel de ne yapılabilir bu konuda? Çok açık değil mi ne yapılıcağı?...Sorgulayın arkadaşım sorgulayın...Ha size herşeyin altında bişey arayın paranoyak olun demiyorum ben.Ama biraz da olsa bazı şeyleri sorgulayın.Sazan misali her sazlık dereye balıklama atlamayın.Bazı şeyleri sorgulamadığımız sürece hiç bir şey yapılmaz,yapılamaz...

Evet bu şekilde kısa bir giriş yaptık olaylara.Konuyu bitirmeden önce rahmetli dedemin lafını söyleyip bitirmek istiyorum.Nefes aldıkça umut vardır,ama fazla umutlu olanlar da ahmak olur,en iyisi gücün yettiği sürece mücadele etmektir...